Anayasa Mahkemesi’nin 5651 Sayılı İnternet Kanunu’nun 9. Maddesini İptal Kararının Değerlendirilmesi – Constitutional & Administrative Law


To print this article, all you need is to be registered or login on Mondaq.com.

I. Giriş

Anayasa Mahkemesi 11.10.2023 tarih, 2023/172 K. sayılı
kararında, İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkında Kanun’un (İnternet Kanunu) kişilik
haklarını ihlal eden internet yayınlarına
erişimin engellenmesi ile bu yayınlara yönelik
içeriğin çıkarılması
işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenleyen
9. madde hükmünün muhtelif fıkralarında
yer alan bazı ifadelerin Anayasaya aykırı
olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

II. Mahkemenin Kararı ve Gerekçesi

Anayasa Mahkemesi’nin kararında sık sık
“Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.
ve diğerleri” başvurusuna atıf
yaptığı görülmektedir. Bu başvuruda
Anayasa Mahkemesi, tıpkı iptal kararında olduğu
gibi bahse konu 9. madde hükmünün hakka yapılan
müdahalenin kanuniliği kriterini
karşıladığı konusunda
şüphelerini dile getirmiş, ancak bu meselenin
söz konusu maddenin demokratik toplum düzeninin gerekleri
ölçütüne uygun olup olmadığına
göre değerlendirilmesinin gerekli olduğunu ifade
etmiştir.

1. Mahkeme, yalnızca kişilik
haklarının apaçık şekilde ve ilk
bakışta ihlal edilmesi halinde erişim engelleme
kararı verilmesi gerektiğini ifade
etmiştir.

Mahkeme bu ölçüte ilişkin
yaptığı değerlendirmede ise, 9. madde
hükmünün uygulanmasının ancak ve ancak
yayının kişilik haklarını
apaçık şekilde, ilk bakışta ihlal (prima
facia) etmesi halinde mümkün olduğunu
kaydetmiş, ifade ve basın
özgürlüğü ile internet sitesinde
yayımlanan düşünce ve kanaat
açıklamaları nedeniyle kişilerin zarar
gören şeref ve itibar hakkı arasında dengeleme
yapılması gerektiğinden söz etmiştir. Bu
durumda mahkemeye göre kişinin çıplak
fotoğrafının yayınlanması gibi
ağır ve ilk bakışta anlaşılan
kişilik hakkı ihlalleri dışında diğer
hiçbir hususta erişim engelleme kararı
verilemeyecektir.

2. Mahkeme, karşı tarafa savunma yapma
hakkı verilmediğini ifade etmiştir.

Yine mahkeme “Keskin Kalem Yayıncılık ve
Ticaret A.Ş. ve diğerleri” kararında söz
konusu maddenin sulh ceza hakimlikleri önünde
karşı tarafa iddialarını
gerekçelendirebilecek bir savunma yapma imkânı
vermediğini, sürece dahil olmalarını
mümkün kılmadığını ve
dolayısıyla muhakeme hukukunun usule ilişkin
güvencelerini barındırmadığını
belirtmiştir.

3. Mahkeme, Kanun’un 9. maddesinin yargı
makamlarına geniş takdir hakkı
tanıdığını, hukuki güvenlik ve
belirlilik ölçütlerini
taşımadığını ifade
etmiştir.

Anılan Kanun’un 9. maddesindeki kuralın
kapsamı ve sınırlarının belirli
olmamasının takdir hakkını aşırı
genişlettiğini vurgulayan mahkeme, kararlara
karşı itiraz yolundan da sonuç
alınmasının çok güç
olduğunun altını çizmiştir.

4. Mahkeme, kademeli şekilde artacak müdahale
şeklinin öngörülmesi gerektiğini, kanunun
mevcut haliyle orantılılık ilkesine
aykırılık teşkil ettiğini ifade
etmiştir.

Mahkeme erişimin engellenmesi tedbirinin söz konusu
içeriklere erişimi süresiz bir şekilde
engellediğini ve kanunda erişimin engellenmesi tedbiri
için kademeli şekilde artacak bir müdahale
şeklinin öngörülmediğini, var olan
düzenlemelerin yetersiz olduğunu, bunun da demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve orantılılık
ilkesine aykırı olduğunu ifade etmiştir.

Değerlendirme :

1. “Keskin Kalem Yayıncılık
ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri” kararı bir
bireysel başvuru olmasına rağmen mahkeme
gerekçesinde, problemin doğrudan doğruya kanundan
kaynaklandığını açıkça
belirterek gelecek kararlarında maddeyi iptal edeceğinin
işaretini vermişti. Yazımıza konu kararda da
Anayasa Mahkemesi nihayet bu amacını
gerçekleştirmiştir.

2. Anayasa Mahkemesi, kanunun lafzına
karşı yukarıda
açıkladığımız gibi eleştiriler
getirmekle birlikte, iptal kararının dayanak
noktasının sulh ceza hakimlikleri tarafından verilen
kararların çok büyük bir
çoğunluğunda Anayasa Mahkemesi tarafından
savunulan ilk bakışta ihlal, menfaatlerin dengelenmesi
gibi birtakım kriterlere uyulmaması ve sulh ceza
hakimliklerinin kararlarının hiçbirinde matbu
gerekçeler dışında gerekçe yer
almaması olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin sulh ceza hakimliklerinin
kötü uygulamasına ilişkin değerlendirmesi
isabetsizdir. Ancak belirtmek gerekir ki, özellikle de
taraflar arasındaki menfaatlerin ne şekilde
dengelendiğinin gerekçelendirilmemesi, itiraz kanun
yolunun etkin çalışmaması gibi hususlar
yargı sistemimizin yaygın bir sorunudur. Ancak itiraz
kanun yolunun etkin kullanılıp kullanılmaması
sadece sulh ceza hakimliklerinin sorunu değildir. Hatta,
istinaf ve temyiz kanun yollarının da bahsedilen
hususlarda etkin çalışmadığını
ifade etmek mümkündür. Zira yüzlerce belki
binlerce kez bireysel başvuru yolunda AYM, ihlal kararı
vermiştir. Dolayısıyla böyle bir
gerekçenin somut norm denetiminde yer alması isabetli
değildir. Ne var ki Anayasa Mahkemesi, HAGB
hükümlerini de salt ağır ceza mahkemelerinin
itiraz başvurularını incelemesine ilişkin
kötü uygulamaları nedeniyle de iptal
etmişti.

3. Anayasa Mahkemesi’nin 5651
sayılı Kanun’un 9. maddesinin hakimlere verdiği
takdir yetkisinin belirlilik ilkesine aykırı
olduğunu söylemesine rağmen bu konuda tatmin edici
bir açıklama yapamadığı dikkat
çekmektedir.

4. Anayasa Mahkemesi’nin, erişim
engelleme kararları ile sansür mekanizmasının
ortaya çıktığını iddia etmesi
yerinde değildir.

Anayasa’mızın 17. maddesinde “Herkes
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmü yer
almaktadır.

Yine Medeni Kanunumuzun 24. maddesinde
Hukuka aykırı olarak kişilik
hakkına saldırılan kimse, hâkimden,
saldırıda bulunanlara karşı
korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı
zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte
özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin
kullanılması sebeplerinden biriyle haklı
kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka
aykırıdır” hükmü yer almaktadır.
Bu düzenlemeler karşısında bahse konu iptal
edilen Kanun’un ilgili maddesi gereğince verilen tedbir
kararlarının sansür mekanizması olduğu
doğru değildir.

İnternetin yaygın ve etkin olarak
kullanılması, haberlerin çok hızlı
yayılması gibi etkenler sonucu ifade ve basın
özgürlükleri ile şeref ve itibarın
korunması arasındaki denge bozulmuştur. İfade
ve basın özgürlüğü ile
şeref ve itibarın korunması hakkı, eşit
düzeyde koruma gerektiren temel hak ve
özgürlüklerdir. Bu nedenle bozulan dengenin her
iki temel hak arasında tekrar kurulması zorunluluk
olmuştur. AYM birçok kararında şeref ve
itibar hakkının ihlal edildiğine de karar
vermiştir.

5. Günümüz dünyasında
bir internet içeriğinin yayılma hızı
dikkate alındığında kişilik
haklarının, şeref ve haysiyetin ne kadar
büyük bir tehlike altında olduğu
anlaşılmaktadır. Bu tip paylaşımlara
karşı derhal aksiyon alınmadığı
takdirde bu içerikler önü alınamaz
şekilde yayılmakta ve bir daha internet ortamından
ve insanların zihninden silinmesi ya imkânsız ya da
çok güç olmaktadır.

Kişilik haklarını ihlal eden durumlarda
yapılacak müdahale ne kadar gecikirse
içeriğin yayılma riski de o kadar artmakta ve
bunları internetten kaldırma da o kadar güç
olmaktadır. Bazı siteler internette yer alan haberleri
tarayarak otomatik olarak alıp internet sitesine
koymaktadır.

6. Bugün çok kısa sürede
internet sitesinin kurulabildiği, internet sitelerine tebligat
yapılamadığı, çoğu sitenin
iletişim bilgilerinin bulunmadığı,
yurtdışında bile site
açıldığı, sahiplerine kolayca
ulaşılamadığı, maddi ve manevi tazminat
miktarlarının site sahipleri açısından
son derece makul olduğu görülmektedir.
Mevzuatımıza bakıldığında
ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu
düzeni ve genel sağlığı ile ilgili konular
hariç gerçek dışı haber yapma,
suç teşkil etmemektedir.

Çok kısa sürede yayılacak haberlerle
bazı şirketlerin batma noktasına gelmesi
günümüz koşullarında
mümkündür. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi’nin
kanunda kademeli bir müdahale
öngörülmediği ve karşı tarafa cevap
hakkı tanınmadığı gerekçesiyle
verdiği iptal kararı isabetli değildir.
Erişimin engellenmesi başvurularına konu
içerikler pek çok zaman karşı tarafa cevap
hakkı tanımayı olanaksız kılacak derecede
kısa sürede ortadan kaldırılması gereken
içerikler olmaktadır.

7. 5651 sayılı İnternet Kanunu
kabul edilmeden önce, internet sitelerinde yapılan
haberlere erişim ihtiyati tedbir kararı ile
engellenmekteydi. İhtiyati tedbir halinde de karşı
tarafa savunma hakkı verilmemekteydi. Günümüzde
internet sitelerinin “iddiaya göre” diye
başlayan gerçek dışı haberlerinin
erişim engelleme ile kaldırılmasına
rağmen, yeniden farklı bir sayfaya koyduğu
görülmektedir. Kimi zaman bu sitelerin haberleri bir
kazanç kaynağına
dönüştürdüğü AYM tarafından
görünmeyen, bilinmeyen noktalardandır. Son 15
yılda internette yer alan Yarbay Ali Tatar örneğinde
olduğu gibi bazı haberlerden dolayı insanların
intihar ettiği de bilinen gerçeklerdendir.

8. Bize göre 5651 sayılı kanunun
9/4 hükmü ve itiraz kanun yolu, hakkında
erişimin engellenmesi tedbiri uygulanan tarafa yeterli
muhakeme hukuku güvencelerini sağlamaktadır.
İtiraz üzerine verilen red kararlarına
karşı, kanun yararına bozma yolu
açıktır. Erişim engelleme kararı
için ilk bakışta bir ihlal olmasının
zorunlu olduğu fikri, basın ve ifade hürriyetini
güvence altına almakla birlikte menfaatler dengesini
kişilik hakları aleyhine bozmakta, vatandaşları
kişilik haklarının korunmasını isteme
talebinden mahrum etmekte veya çok uzun sürecek hukuk
davalarına başvurmaya sevk etmektedir.

9. İnternet sitelerine istenildiği
her an ulaşılabilecek bir durumun asla söz konusu
olamayacağı dikkate alındığında,
AYM’nin verdiği ihlal kararının son derece
yersiz olduğu anlaşılacaktır. Kimi zaman
bazı internet siteleri hakkında erişim engelleme
kararları verilmesine rağmen Erişim
Sağlayıcıları Birliği, teknik
imkansızlıklar dolayısıyla sadece kararı
ilgili internet sitelerine e-mail atmakla yetinmektedir. Verilen
erişim engelleme – içeriğin
çıkarılması kararlarına konu
içerikler aylarca kaldırılmamaktadır.
Böyle bir ortamda bu sitelere istenilen süratle tebligat
yapılamayacağı da açıktır. Bu
nedenlerle kanaatimizce Anayasa Mahkemesi kararı isabetli
değildir.

The content of this article is intended to provide a general
guide to the subject matter. Specialist advice should be sought
about your specific circumstances.

#Anayasa #Mahkemesinin #Sayılı #İnternet #Kanununun #Maddesini #İptal #Kararının #Değerlendirilmesi #Constitutional #Administrative #Law

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *